Namık Kemal ( 21.12.1840)- (1888)
1 sayfadaki 1 sayfası
Namık Kemal ( 21.12.1840)- (1888)
21 Aralık 1840'ta Tekirdağ'da doğdu, 2 Aralık
1888'de SakızAdası'nda öldü. Asıl adı Mehmed Kemal'dir, Namık adını ona
şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II. Abdülhamid döneminde
müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey'dir. Annesini küçük
yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa'nın yanında,
Rumeli ve Anadolu'nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel
öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul'a
babasının yanına döndü.
1863'te Babıali Tercüme Odası'na kâtip
olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli
düşünürve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865'te kurulan ve daha
sonra yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet
adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde
hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar
Cemiyeti'nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867'de
kapatıldı. Namık Kemal de İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Erzurum'a
vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp
erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa'yla
birlikte Paris'e kaçtı. Bir süre sonra Londra'ya geçerek M. Fazıl
Paşa'nın parasal desteğiyle Ali Suavi'nin Yeni Osmanlılar adına
çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi'yle
anlaşamaması üzerine Muhbir'den ayrıldı. 1868'de gene M. Fazıl Paşa'nın
desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli
anlaşmazlıklarsonucu, Avrupa'da desteksiz kalınca, 1870'te zaptiye
nazırı Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine İstanbul'a döndü. Nuri, Reşat ve
Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872'de İbret gazetesini kiraladı.
Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay
süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul'dan uzaklaştırılmak için
Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Yahut
Silistire oyunu, 1873'te Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelendiğinde halkı
coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması
üzerine o sırada İstanbul'a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla
birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa'ya sürgüne gönderildi.
1876'da I. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü. Şura-yı
Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi'yi (Anayasa) hazırlayan
kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid
Han'ın Meclis-i Mebusan'ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar
tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası'na sürüldü. 1879'da Midilli
mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884'te Rodos, 1887'de Sakız Adası'na
gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu'da Bolayır'da gömüldü.
Namık
Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya başlamıştır.
İstanbul'a geldikten sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya
gelerek kurdukları Encümen-i Şuârâ'ya ve kimi Divan şairlerine
nazireler yazmıştır. Şinasi'yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf
etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı
Galib gibi şairlerden etkilenmiştir. Şinasi'yle tanışmasından sonra
şiirlerindeki içerik de değişmiştir. Günlük konuşma dilinden
alıntıların yanı sıra, o zamana değin geleneksel Türk şiirinde
görülmemiş olan "hürriyet kavgası", "esaret zinciri", "vatan", "kalb-i
millet" gibi yepyeni kavramlarla birlikte, doğrudan doğruya düşüncenin
aktarılmasını amaçlayan bir tür "manzum nesir" oluşturmuştur.
Bosna-Hersek Savaşları, 93 Savaşı gibi olayların yarattığı sonuçlar,
onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu şiirlerin en
tanınmışları arasında "Vâveyla", "Vatan Mersiyesi", "Vatan Şarkısı" ve
"Hürriyet Kasidesi" yer alır. Namık Kemal şiirleriyle şiir tekniğine
büyük bir katkıdabulunmuş sayılmazsa da o günler için alışılmamış diri
bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına kattığı yeni kavramlarla Türk
şiirini Divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır. Bütün bu
nitelikler onun Vatan Şairi olarak anılmasına yol açmıştır.
Tiyatro
türüne özellikle önem veren Namık Kemal, altı oyun yazmıştır. Bir
yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistire yalnız
ülke için değil, Avrupa'da da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir.
Magosa'dayken yazdığı Gülnihal'de baskıya ve zulme karşı duyduğu
tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir. Oyunun sahnelenmesinde
pek çok bölüm sansür tarafından çıkarılmıştır. Namık Kemal yine
Magosa'da yazdığı Akif Bey'de, yurtsever bir deniz subayının göreve
koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken,
ahlaksal bir yorum da getirir. Zavallı Çocuk'ta görücü yoluyla
evlenmeye karşı çıkar. On beş perdelik Celaleddin Harzemşah, Namık
Kemal'in en beğendiği yapıtı olarak bilinir. Oyun, Moğollar'a karşı
İslam dünyasını koruyan Celaleddin Harzemşah'ın kişiliği çevresinde
gelişir. Bu eserde Namık Kemal, İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir
biçimde sergilemiştir. Namık Kemal'in ilk romanı olan İntibah 1876'da
yayımlanmıştır. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsalve bireysel
yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle
de İntibah Türk romanında birbaşlangıç sayılabilir. Eleştirmenler Namık
Kemal'in bu romanda yüksek bir edebi düzey tutturamadığı
görüşündebirleşirler. Dört yıl sonra yayımladığı Cezmi, tarihsel bir
romandır. Kırım Şehzadesi Adil Giray'ın yaşadığı aşk ve Cezmi'nin onu
kurtarmak isterken geçirdiği serüvenlerle gelişen romanda, Namık
Kemal'in tam anlamıyla Avrupa Romantizmi'nin etkisinde olduğu izlenir.
Namık Kemal'in yaşamı boyunca ilgi duyduğu alanlardan birisi de
tarihtir. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş ve yükseliş dönemlerini
anlattığı Devr-i İstila yayımlandığında büyük ilgi görmüştür. 1872'de
çıkan Evrak-ı Parişan'da, Selahaddin Eyyubi, Fatih gibi tarihi
kişilikleri, Barika-i Zafer'de İstanbul'un alınışını anlatır. Ahmed
Nâfiz takma adıyla yayımladığı Silistire Muhasarası ve Kanije, yine
Osmanlı tarihine ilişkin kahramanlık olaylarını ele alan kitaplardır.
Namık Kemal'in, tarih konusunda en kapsamlı çalışması olan Osmanlı
Tarihi'nde, Hammer'in etkisinde kaldığı, yapıtın bilimsel olmaktan çok,
eğitici değer taşıdığı konusunda görüşler ileri sürülmüştür. Yarım
kalan bu yapıtın ilk basımı II. Abdülhamid tarafından yasaklanmıştır.
1975'te yayımlanan Büyük İslam Tarihi adlı yapıtındaysa Namık Kemal,
İbn Haldun, İbn Rüşd gibi yazarlardan yararlanmış olduğunu
belirtmiştir. Namık Kemal romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu
gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye'ye ilk getiren kişilerden biri
olmuştur. En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip'dir.
Eleştirilerinde canlı, dolaysız bir üslup kullanmıştır. Tahrib-i
Harâbât, Ziya Paşa'nın Harâbât adlı güldestesine karşı yazılmış sert
bir eleştiri niteliğindedir. Takip de yine aynı güldestenin ikinci
cildini eleştirir. Mukaddeme-i Celal eleştirisinde Namık Kemal, Batı
edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri
üstünde durmuştur. Namık Kemal gazeteci olarak da Türk kültürü içinde
önemli bir yer alır. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve
ilerici gazetelerinde yazmıştır. Siyasal ve toplumsal sorunlardan
edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda
yazdığı makalelerin sayısı 500 kadardır. Bunlarda düzyazıdaki üstün
yeteneğini ortaya koyduğu ve çok etkili bir üslup yarattığı kabul
edilir.
ESERLERİ:
Oyun: Vatan Yahut Silistire, 1873
(yeni harflerle, 1940); Zavallı Çocuk, 1873 (yeni harflerle, 1940);
Akif Bey, 1874 (yeni harflerle, 1958); Celaleddin Harzemşah, 1885 (yeni
harflerle, 1977); Kara Belâ, 1908. Roman: İntibah, 1876 (yeni
harflerle, 1944); Cezmi, 1880 (yeni harflerle, 1963).Eleştiri: Tahrib-i
Harâbât, 1885; Takip, 1885; Renan Müdafaanamesi, 1908 (yeni harflerle,
1962); İrfan Paşa'ya Mektup, 1887; Mukaddeme-i Celal, 1888. Tarihsel
Yapıt: Devr-i İstila, 1871; Barika-i Zafer, 1872; Evrak-ı Perişan, 1872
(yeni harflerle, 1973); Kanije, 1874; Silistire Muhasarası, 1874 (yeni
harflerle, 1946); Osmanlı Tarihi, (ö.s.), 1889 (yeni harflerle, 3 cilt,
1971-1974); Büyük İslam Tarihi, (ö.s.), 1975. Çeşitli: Rüya, 1893;
Namık Kemal'in Mektupları, Ö.F. Akün (yay.), 1972.
HAKKINDA YAZILANLAR
1.Peçeye İsyan
Namık Kemal'in Torununun Anıları
(Unveiled)
Selma Ekrem
Anahtar Kitapları Yayınevi
Namık
Kemal'i hepimiz tanırız. Tarihle ilgilenenler oğlu Ali Ekrem Bey'i de
bilebilir. Oysa torunu Selma Ekrem'i yakın aile çevresi dışında bilen
pek az çıkar. Üstelik bu insan, 1923 yılında, 21 yaşında bir genç
kızken ABD'ye gitmek zorunda kalmış, 1986'da ölümüne kadar orada
yaşamışsa. Bu kitabın yayınlanmasıyla birlikte onu herkes tanıyacak.
Çünkü 1930 yılında
ABD'de ardarda dört baskı yapan ve büyük
övgüler alan anıları tarihsel bir değer taşıyor. Zaman dilimi olarak
1902-1923 tarihleri arasını kapsayan anılar, çocuk ve genç kız gözüyle,
çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu'na ilişkin gözlemlerini,
tanıklıklarını yalın ve akıcı bir dille anlatıyor...
2.Boğaz'daki Aşiret
Mahmut Çetin
Edille Yayınları
"Boğaz'daki
Aşiret" başlığı ister istemez "Boğaz Neresi" ve "Aşiret Kim" sorularını
akla getiriyor. Evet Boğaz, bildiğimiz Boğaziçi. Genelde kırsal kesimle
alakalı bir kavram olan aşiret kelimesi ise Boğaziçi"nde bir kast
oluşturan büyükçe bir ailenin tarihini anlatırken hassaten seçildi. Bir
sülale tarihi diyebileceğimiz Boğaz'daki Aşiret yer yer Türk Solu
tarihi, yer yer de
Batılılaşma Tarihi'nin belirli dönemlerini
resmediyor. Aileler arasında evliliklerle kurulan bağların, sanata,
ticarete, eğitime, bürokrasiye ve giderek bir yabancılaşma zihniyeti
şeklinde hayata nasıl yansıdığı eserdeki ipuçları yardımıyla daha iyi
görülecektir zannediyoruz.
Boğaz'daki Aşiret, dört büyük
ailenin birbirleriyle irtibatından oluşur. Eser bu sebeple dört bölüm
olmuştur. Aile büyüklerinin asıl isimleri seçilerek de Konstantin'in
Çocukarı, Detrois'in Çocukları, Sotori'nin Çocukları, Topal Osman Paşa
- Namık Kemal kanadı bölümleri ortaya çıktı. Boğaz'daki Aşiret!
şenlikli bir kitap. Ali Fuat Cebesoy'dan Nazım Hikmet'e,
Oktay
Rifat'tan Refik Erduran'a, Rasih Nuri İleri'den Ali Ekrem Bolayır'a,
Zeki Baştımar'dan Sabahattin Ali'ye, Numan Menemencioğlu'ndan Abidin
Dino'ya uzanan ilginç akrabalık zinciri.
Polonez, Hırvat,
Alman, Macar ve Rum kökenli meşhurların, yerlilerle evliliklerinden
oluşan "Boğaz'daki Aşiret"in, batılılaşma tarihinde oynadığı roller...
Kimlerin kimlikleri, Çıldırtan çizelgelerle soyağaçları. Ve dipnotlar! Onlar hiç bu kadar sevimli olmamışlardır.
1888'de SakızAdası'nda öldü. Asıl adı Mehmed Kemal'dir, Namık adını ona
şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II. Abdülhamid döneminde
müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey'dir. Annesini küçük
yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa'nın yanında,
Rumeli ve Anadolu'nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel
öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul'a
babasının yanına döndü.
1863'te Babıali Tercüme Odası'na kâtip
olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli
düşünürve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865'te kurulan ve daha
sonra yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet
adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde
hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar
Cemiyeti'nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867'de
kapatıldı. Namık Kemal de İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Erzurum'a
vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp
erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa'yla
birlikte Paris'e kaçtı. Bir süre sonra Londra'ya geçerek M. Fazıl
Paşa'nın parasal desteğiyle Ali Suavi'nin Yeni Osmanlılar adına
çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi'yle
anlaşamaması üzerine Muhbir'den ayrıldı. 1868'de gene M. Fazıl Paşa'nın
desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli
anlaşmazlıklarsonucu, Avrupa'da desteksiz kalınca, 1870'te zaptiye
nazırı Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine İstanbul'a döndü. Nuri, Reşat ve
Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872'de İbret gazetesini kiraladı.
Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay
süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul'dan uzaklaştırılmak için
Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Yahut
Silistire oyunu, 1873'te Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelendiğinde halkı
coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması
üzerine o sırada İstanbul'a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla
birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa'ya sürgüne gönderildi.
1876'da I. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü. Şura-yı
Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi'yi (Anayasa) hazırlayan
kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid
Han'ın Meclis-i Mebusan'ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar
tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası'na sürüldü. 1879'da Midilli
mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884'te Rodos, 1887'de Sakız Adası'na
gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu'da Bolayır'da gömüldü.
Namık
Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya başlamıştır.
İstanbul'a geldikten sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya
gelerek kurdukları Encümen-i Şuârâ'ya ve kimi Divan şairlerine
nazireler yazmıştır. Şinasi'yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf
etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı
Galib gibi şairlerden etkilenmiştir. Şinasi'yle tanışmasından sonra
şiirlerindeki içerik de değişmiştir. Günlük konuşma dilinden
alıntıların yanı sıra, o zamana değin geleneksel Türk şiirinde
görülmemiş olan "hürriyet kavgası", "esaret zinciri", "vatan", "kalb-i
millet" gibi yepyeni kavramlarla birlikte, doğrudan doğruya düşüncenin
aktarılmasını amaçlayan bir tür "manzum nesir" oluşturmuştur.
Bosna-Hersek Savaşları, 93 Savaşı gibi olayların yarattığı sonuçlar,
onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu şiirlerin en
tanınmışları arasında "Vâveyla", "Vatan Mersiyesi", "Vatan Şarkısı" ve
"Hürriyet Kasidesi" yer alır. Namık Kemal şiirleriyle şiir tekniğine
büyük bir katkıdabulunmuş sayılmazsa da o günler için alışılmamış diri
bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına kattığı yeni kavramlarla Türk
şiirini Divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır. Bütün bu
nitelikler onun Vatan Şairi olarak anılmasına yol açmıştır.
Tiyatro
türüne özellikle önem veren Namık Kemal, altı oyun yazmıştır. Bir
yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistire yalnız
ülke için değil, Avrupa'da da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir.
Magosa'dayken yazdığı Gülnihal'de baskıya ve zulme karşı duyduğu
tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir. Oyunun sahnelenmesinde
pek çok bölüm sansür tarafından çıkarılmıştır. Namık Kemal yine
Magosa'da yazdığı Akif Bey'de, yurtsever bir deniz subayının göreve
koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken,
ahlaksal bir yorum da getirir. Zavallı Çocuk'ta görücü yoluyla
evlenmeye karşı çıkar. On beş perdelik Celaleddin Harzemşah, Namık
Kemal'in en beğendiği yapıtı olarak bilinir. Oyun, Moğollar'a karşı
İslam dünyasını koruyan Celaleddin Harzemşah'ın kişiliği çevresinde
gelişir. Bu eserde Namık Kemal, İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir
biçimde sergilemiştir. Namık Kemal'in ilk romanı olan İntibah 1876'da
yayımlanmıştır. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsalve bireysel
yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle
de İntibah Türk romanında birbaşlangıç sayılabilir. Eleştirmenler Namık
Kemal'in bu romanda yüksek bir edebi düzey tutturamadığı
görüşündebirleşirler. Dört yıl sonra yayımladığı Cezmi, tarihsel bir
romandır. Kırım Şehzadesi Adil Giray'ın yaşadığı aşk ve Cezmi'nin onu
kurtarmak isterken geçirdiği serüvenlerle gelişen romanda, Namık
Kemal'in tam anlamıyla Avrupa Romantizmi'nin etkisinde olduğu izlenir.
Namık Kemal'in yaşamı boyunca ilgi duyduğu alanlardan birisi de
tarihtir. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş ve yükseliş dönemlerini
anlattığı Devr-i İstila yayımlandığında büyük ilgi görmüştür. 1872'de
çıkan Evrak-ı Parişan'da, Selahaddin Eyyubi, Fatih gibi tarihi
kişilikleri, Barika-i Zafer'de İstanbul'un alınışını anlatır. Ahmed
Nâfiz takma adıyla yayımladığı Silistire Muhasarası ve Kanije, yine
Osmanlı tarihine ilişkin kahramanlık olaylarını ele alan kitaplardır.
Namık Kemal'in, tarih konusunda en kapsamlı çalışması olan Osmanlı
Tarihi'nde, Hammer'in etkisinde kaldığı, yapıtın bilimsel olmaktan çok,
eğitici değer taşıdığı konusunda görüşler ileri sürülmüştür. Yarım
kalan bu yapıtın ilk basımı II. Abdülhamid tarafından yasaklanmıştır.
1975'te yayımlanan Büyük İslam Tarihi adlı yapıtındaysa Namık Kemal,
İbn Haldun, İbn Rüşd gibi yazarlardan yararlanmış olduğunu
belirtmiştir. Namık Kemal romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu
gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye'ye ilk getiren kişilerden biri
olmuştur. En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip'dir.
Eleştirilerinde canlı, dolaysız bir üslup kullanmıştır. Tahrib-i
Harâbât, Ziya Paşa'nın Harâbât adlı güldestesine karşı yazılmış sert
bir eleştiri niteliğindedir. Takip de yine aynı güldestenin ikinci
cildini eleştirir. Mukaddeme-i Celal eleştirisinde Namık Kemal, Batı
edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri
üstünde durmuştur. Namık Kemal gazeteci olarak da Türk kültürü içinde
önemli bir yer alır. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve
ilerici gazetelerinde yazmıştır. Siyasal ve toplumsal sorunlardan
edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda
yazdığı makalelerin sayısı 500 kadardır. Bunlarda düzyazıdaki üstün
yeteneğini ortaya koyduğu ve çok etkili bir üslup yarattığı kabul
edilir.
ESERLERİ:
Oyun: Vatan Yahut Silistire, 1873
(yeni harflerle, 1940); Zavallı Çocuk, 1873 (yeni harflerle, 1940);
Akif Bey, 1874 (yeni harflerle, 1958); Celaleddin Harzemşah, 1885 (yeni
harflerle, 1977); Kara Belâ, 1908. Roman: İntibah, 1876 (yeni
harflerle, 1944); Cezmi, 1880 (yeni harflerle, 1963).Eleştiri: Tahrib-i
Harâbât, 1885; Takip, 1885; Renan Müdafaanamesi, 1908 (yeni harflerle,
1962); İrfan Paşa'ya Mektup, 1887; Mukaddeme-i Celal, 1888. Tarihsel
Yapıt: Devr-i İstila, 1871; Barika-i Zafer, 1872; Evrak-ı Perişan, 1872
(yeni harflerle, 1973); Kanije, 1874; Silistire Muhasarası, 1874 (yeni
harflerle, 1946); Osmanlı Tarihi, (ö.s.), 1889 (yeni harflerle, 3 cilt,
1971-1974); Büyük İslam Tarihi, (ö.s.), 1975. Çeşitli: Rüya, 1893;
Namık Kemal'in Mektupları, Ö.F. Akün (yay.), 1972.
HAKKINDA YAZILANLAR
1.Peçeye İsyan
Namık Kemal'in Torununun Anıları
(Unveiled)
Selma Ekrem
Anahtar Kitapları Yayınevi
Namık
Kemal'i hepimiz tanırız. Tarihle ilgilenenler oğlu Ali Ekrem Bey'i de
bilebilir. Oysa torunu Selma Ekrem'i yakın aile çevresi dışında bilen
pek az çıkar. Üstelik bu insan, 1923 yılında, 21 yaşında bir genç
kızken ABD'ye gitmek zorunda kalmış, 1986'da ölümüne kadar orada
yaşamışsa. Bu kitabın yayınlanmasıyla birlikte onu herkes tanıyacak.
Çünkü 1930 yılında
ABD'de ardarda dört baskı yapan ve büyük
övgüler alan anıları tarihsel bir değer taşıyor. Zaman dilimi olarak
1902-1923 tarihleri arasını kapsayan anılar, çocuk ve genç kız gözüyle,
çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu'na ilişkin gözlemlerini,
tanıklıklarını yalın ve akıcı bir dille anlatıyor...
2.Boğaz'daki Aşiret
Mahmut Çetin
Edille Yayınları
"Boğaz'daki
Aşiret" başlığı ister istemez "Boğaz Neresi" ve "Aşiret Kim" sorularını
akla getiriyor. Evet Boğaz, bildiğimiz Boğaziçi. Genelde kırsal kesimle
alakalı bir kavram olan aşiret kelimesi ise Boğaziçi"nde bir kast
oluşturan büyükçe bir ailenin tarihini anlatırken hassaten seçildi. Bir
sülale tarihi diyebileceğimiz Boğaz'daki Aşiret yer yer Türk Solu
tarihi, yer yer de
Batılılaşma Tarihi'nin belirli dönemlerini
resmediyor. Aileler arasında evliliklerle kurulan bağların, sanata,
ticarete, eğitime, bürokrasiye ve giderek bir yabancılaşma zihniyeti
şeklinde hayata nasıl yansıdığı eserdeki ipuçları yardımıyla daha iyi
görülecektir zannediyoruz.
Boğaz'daki Aşiret, dört büyük
ailenin birbirleriyle irtibatından oluşur. Eser bu sebeple dört bölüm
olmuştur. Aile büyüklerinin asıl isimleri seçilerek de Konstantin'in
Çocukarı, Detrois'in Çocukları, Sotori'nin Çocukları, Topal Osman Paşa
- Namık Kemal kanadı bölümleri ortaya çıktı. Boğaz'daki Aşiret!
şenlikli bir kitap. Ali Fuat Cebesoy'dan Nazım Hikmet'e,
Oktay
Rifat'tan Refik Erduran'a, Rasih Nuri İleri'den Ali Ekrem Bolayır'a,
Zeki Baştımar'dan Sabahattin Ali'ye, Numan Menemencioğlu'ndan Abidin
Dino'ya uzanan ilginç akrabalık zinciri.
Polonez, Hırvat,
Alman, Macar ve Rum kökenli meşhurların, yerlilerle evliliklerinden
oluşan "Boğaz'daki Aşiret"in, batılılaşma tarihinde oynadığı roller...
Kimlerin kimlikleri, Çıldırtan çizelgelerle soyağaçları. Ve dipnotlar! Onlar hiç bu kadar sevimli olmamışlardır.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz