Hayata ve Siyasete Dair - Can Dündar
1 sayfadaki 1 sayfası
Hayata ve Siyasete Dair - Can Dündar
HAYATA VE SİYASETE DAİR
(YAZARI CAN DÜNDAR OLAN BU KİTAP, YAZARIN GAZETEDE YAYINLANMIŞ BAZI
YAZILARININ DERLENMESİYLE OLUŞTURULMUŞTUR. FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI VE
OLAYLARI ŞİİRSEL GERÇEKLİKLE AÇIKLAMASI SONUCU OLUŞTURDUĞU MÜKEMMELLİK
BU KİTAPTA DA KENDİNİ GÖSTERİYOR. HAYATA VE SİYASETE BİR DE CAN
DÜNDAR’IN GÖZÜNDEN BAKMANIZ SİZE ÇOK ŞEY KAZANDIRACAKTIR. BU KİTAP 284
SAYFADIR.)
“Herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir fikrini
kuvvet zoru ile reddedersiniz. O ısrar eder. Israr ettikçe kendi
kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir. Bundandır ki fikir
cereyanları zor, şiddet ve kuvvetle reddedilmez. Aksine güçlendirilir.
Buna karşı en etkin çare, gelen fikir cereyanına karşı fikir cereyanı
vermek, fikre fikirle karşılık vermektir.” Mustafa Kemal
Hükümdarın başarısı için iyi niteliklere sahip olması şart değildir. Ama onlara sahipmiş gibi görünmesi şarttır.
Sırttan vurmak, zor vazgeçilir bir kişilik hastalığıdır.
Şöhreti ebedi sanmak felaket, makamı gözden çıkarabilmek fazilettir. İhanet bazen en iyi siyasettir.
Seçmenin aklına değil, duygularına yönelme politikası
kurumsallaştırılıyor. Siyaset, sorunlara değişik çözüm yolları aramanın
bir aracı olmaktan çıkıp, birkaç iktidar heveslisinin koltuk
mücadelesine indirgeniyor.
Bir ülkenin siyasal kültürü çoğu zaman yasalardan daha belirleyicidir.
Toplum ve basın özgürce konuşuyorsa, kışlalar susar. Kışlalar konuşmaya
başlamışsa bu “çok seslilik”in değil, olsa olsa toplumun suskunluğunun
göstergesidir.
Ütopyalar hem kurulu düzene başkaldırının hem de adil bir dünya özleminin dillendirildiği yapıtlar oldular.
İstikbal telaşında kahramanlarımızı yitirdik ve gerçeğin soğuk duvarlarına çarptık.
Önünü ardını hesaplamadan... hesapsız, kitapsız çekip gitmelerin mevsimidir bahar... Sanki gitmek sadakattir; kalmak ihanet...
İhanetlere, terk edilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı
olmalı... Yalnızlığa alışmalı... çünkü omuz omuza günlerin vakti geçti.
Dayanışma, günümüz borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri
artık...
Zaman, birlikte kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözü pek olabilmeli...
Kültür zorlamaya gelmez, sevdirmeye çalışılmalı.
Pevase, “intiharı düşünen bir insan için en kötü şey, kendini öldürmesi
değil, bunu düşünüp yapamamasıdır” diyordu. Ona göre intihar edenler,
sıkılgan katillerdi. Güçleri ancak kendilerine yetiyordu.
Karşı çıkmak cesaret, muhalefet etmek esaret gerektirir.
Ölüm, ayrılık olduğu kadar, ayrılık da ölümdür.
Bugün savcılara hesap vermek, yarın çocuklarımıza hesap vermekten çok daha kolaydır.
Devlet adil değilse, terör meşru olur mu?
Doğuda yapılan eziyet ve zulümler PKK’ya olan desteği arttırıyor.
Acaba dilimize vuran yeniliğin, yaşamda bir karşılığı var mı? Yani biz yenileniyor muyuz?
Batıyı işinize gelince yüceltiyor, işinize gelmeyince batı’rıyorsunuz.
Yapılanların bir sosyo-politiği vardır. Öyleki iktidarın sureti
insanlara yansıyor. Bir heykele, bir yapıya, bir kentin tasarımına
baktığınızda bir ülkenin siyasal yapısı hakkında fikir sahibi
olabiliyorsunuz. Bu anlamda yapılar da ülkedeki iktidar mücadelesinin
bir parçasıdır.
Dinin toplumsal ve vicdani boyutunu gözden kaçırmanın büyük saflık
olacağı kanısındayım. Galiba en sağlıklı çözüm, siyasal mücadeleyi
sürdürürken, inançlara, kültürlere, yapılara saygıyı elden
bırakmamaktır. Her gelen siyasal iktidar, işe bir öncekinin kültürel
mirasını yok etmekle başlarsa, bir süre sonra kimliksiz, kültürsüz
çıplak bir toplum olarak kalma riski büyüktür.
Nasıl iyi Müslümanlar olduğumuzu anlatmaya çalışarak laiklik savunusu yapamayız.
Ateistleri yazar daha tutarlı ve samimi bulmaktadır. Çünkü İslam’a
bağlayıp, şeriatı reddetmek ona “ya İslam’ı bilmemek ya da samimi
olmamak” gibi geliyordur.
******çüler ille de İslam tartışacaklarsa Mustafa Kemal’in yıllarca
gizlenen konuşmaları raflardan indirilmelidir. Onun Kazım Karabekir’e
“her şeyden önce din anlayışını kaldırmalıyız” dediğinin ortaokul
kitaplarına konulduğunu düşünelim. Bir İngiliz yazara söylediği “benim
dinim yok. Bazen bütün dinler denizin dibine batsın istiyorum”
sözlerinin Diyanet İşleri Başkanlık’ının girişine asıldığını
düşünelim...
(YAZARI CAN DÜNDAR OLAN BU KİTAP, YAZARIN GAZETEDE YAYINLANMIŞ BAZI
YAZILARININ DERLENMESİYLE OLUŞTURULMUŞTUR. FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI VE
OLAYLARI ŞİİRSEL GERÇEKLİKLE AÇIKLAMASI SONUCU OLUŞTURDUĞU MÜKEMMELLİK
BU KİTAPTA DA KENDİNİ GÖSTERİYOR. HAYATA VE SİYASETE BİR DE CAN
DÜNDAR’IN GÖZÜNDEN BAKMANIZ SİZE ÇOK ŞEY KAZANDIRACAKTIR. BU KİTAP 284
SAYFADIR.)
“Herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir fikrini
kuvvet zoru ile reddedersiniz. O ısrar eder. Israr ettikçe kendi
kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir. Bundandır ki fikir
cereyanları zor, şiddet ve kuvvetle reddedilmez. Aksine güçlendirilir.
Buna karşı en etkin çare, gelen fikir cereyanına karşı fikir cereyanı
vermek, fikre fikirle karşılık vermektir.” Mustafa Kemal
Hükümdarın başarısı için iyi niteliklere sahip olması şart değildir. Ama onlara sahipmiş gibi görünmesi şarttır.
Sırttan vurmak, zor vazgeçilir bir kişilik hastalığıdır.
Şöhreti ebedi sanmak felaket, makamı gözden çıkarabilmek fazilettir. İhanet bazen en iyi siyasettir.
Seçmenin aklına değil, duygularına yönelme politikası
kurumsallaştırılıyor. Siyaset, sorunlara değişik çözüm yolları aramanın
bir aracı olmaktan çıkıp, birkaç iktidar heveslisinin koltuk
mücadelesine indirgeniyor.
Bir ülkenin siyasal kültürü çoğu zaman yasalardan daha belirleyicidir.
Toplum ve basın özgürce konuşuyorsa, kışlalar susar. Kışlalar konuşmaya
başlamışsa bu “çok seslilik”in değil, olsa olsa toplumun suskunluğunun
göstergesidir.
Ütopyalar hem kurulu düzene başkaldırının hem de adil bir dünya özleminin dillendirildiği yapıtlar oldular.
İstikbal telaşında kahramanlarımızı yitirdik ve gerçeğin soğuk duvarlarına çarptık.
Önünü ardını hesaplamadan... hesapsız, kitapsız çekip gitmelerin mevsimidir bahar... Sanki gitmek sadakattir; kalmak ihanet...
İhanetlere, terk edilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı
olmalı... Yalnızlığa alışmalı... çünkü omuz omuza günlerin vakti geçti.
Dayanışma, günümüz borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri
artık...
Zaman, birlikte kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözü pek olabilmeli...
Kültür zorlamaya gelmez, sevdirmeye çalışılmalı.
Pevase, “intiharı düşünen bir insan için en kötü şey, kendini öldürmesi
değil, bunu düşünüp yapamamasıdır” diyordu. Ona göre intihar edenler,
sıkılgan katillerdi. Güçleri ancak kendilerine yetiyordu.
Karşı çıkmak cesaret, muhalefet etmek esaret gerektirir.
Ölüm, ayrılık olduğu kadar, ayrılık da ölümdür.
Bugün savcılara hesap vermek, yarın çocuklarımıza hesap vermekten çok daha kolaydır.
Devlet adil değilse, terör meşru olur mu?
Doğuda yapılan eziyet ve zulümler PKK’ya olan desteği arttırıyor.
Acaba dilimize vuran yeniliğin, yaşamda bir karşılığı var mı? Yani biz yenileniyor muyuz?
Batıyı işinize gelince yüceltiyor, işinize gelmeyince batı’rıyorsunuz.
Yapılanların bir sosyo-politiği vardır. Öyleki iktidarın sureti
insanlara yansıyor. Bir heykele, bir yapıya, bir kentin tasarımına
baktığınızda bir ülkenin siyasal yapısı hakkında fikir sahibi
olabiliyorsunuz. Bu anlamda yapılar da ülkedeki iktidar mücadelesinin
bir parçasıdır.
Dinin toplumsal ve vicdani boyutunu gözden kaçırmanın büyük saflık
olacağı kanısındayım. Galiba en sağlıklı çözüm, siyasal mücadeleyi
sürdürürken, inançlara, kültürlere, yapılara saygıyı elden
bırakmamaktır. Her gelen siyasal iktidar, işe bir öncekinin kültürel
mirasını yok etmekle başlarsa, bir süre sonra kimliksiz, kültürsüz
çıplak bir toplum olarak kalma riski büyüktür.
Nasıl iyi Müslümanlar olduğumuzu anlatmaya çalışarak laiklik savunusu yapamayız.
Ateistleri yazar daha tutarlı ve samimi bulmaktadır. Çünkü İslam’a
bağlayıp, şeriatı reddetmek ona “ya İslam’ı bilmemek ya da samimi
olmamak” gibi geliyordur.
******çüler ille de İslam tartışacaklarsa Mustafa Kemal’in yıllarca
gizlenen konuşmaları raflardan indirilmelidir. Onun Kazım Karabekir’e
“her şeyden önce din anlayışını kaldırmalıyız” dediğinin ortaokul
kitaplarına konulduğunu düşünelim. Bir İngiliz yazara söylediği “benim
dinim yok. Bazen bütün dinler denizin dibine batsın istiyorum”
sözlerinin Diyanet İşleri Başkanlık’ının girişine asıldığını
düşünelim...
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz