DASİ FORUMLARI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Halit Ertuğrul...

Aşağa gitmek

Halit Ertuğrul... Empty Halit Ertuğrul...

Mesaj  HIDDENHAZARD C.tesi Ocak 05, 2008 10:37 pm

Eğitimci-yazar
Halit Ertuğrul, Adıyaman’ın Besni ilçesinin Şambayat Nahiyesinde
dünyaya geldi. İlkokulu doğduğu yerde, Ortaokul ve Öğretmen okulunu da
Kırşehir’de okudu.

Daha sonra Niğde
Eğitim Enstitüsü ve Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü,
Eğitim Yönetimi ve Denetimi Anabilim Dalı’ndan mezun oldu.

Cumhuriyet
Üniversitesi, Kamu Yönetimi, Yönetim Bilimleri Bölümü’nde YÜKSEK
LİSANS; Sakarya Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü’nde de DOKTORA
çalışmalarını tamamladı.

Yurdun çeşitli
yerlerinde ilkokul öğretmenliği, okul müdürlüğü, Millî Eğitim Şube
Müdürlüğü ve Millî Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulundu.

Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilâtına geçerek, Kurul Uzmanı ve Bakan Danışmanı olarak çalıştı.
Akademik çalışmalarını tamamlayan Halit Ertuğrul, çeşitli üniversitelerde yöneticilik ve öğretim üyeliği yaptı.
Ayrıca yurtiçi ve
yurtdışında çeşitli bilimsel ve kültürel faaliyetlere katıldı. Meslek
hayatı boyunca, eğitim ve kültür alanında elliye yakın kitapları ve çok
sayıda da makale ve yazıları yayınlandı.

Kitapları çok sayıda ödül aldı ve çeşitli dillere çevrildi.
Ayrıca, kitaplarının bazıları da, Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından tavsiye edildi.
Yayınlanan
kitaplarından Kendini Arayan Adam, Düzceli Mehmet, Aysel, Selim ve
Hande, Canan gibi bir çok eserleri baskı rekorları kırdı. Bundan dolayı
da YILIN YAZARI seçildi.

Eğitimci – yazar
Halit Ertuğrul, kitaplarının çok yoğun bir şekilde ilgi görmesi
nedeniyle, hergün okuyucularından onlarca mektup, telefon, e-mail ve
mesaj almaktadır.

Bugüne kadar yaptığı çalışmalardan dolayı, çok sayıda TAKDİRNAME alan yazarımız, ayrıca YILIN ÖĞRETMENİ de seçildi.

Eğitimci – yazar Halit Ertuğrul evli ve iki çocuk babasıdır.
BİR YAZARIN YÜREK BURKAN HİKAYESİ
Eğitimci-Yazar Dr.Halit Ertuğrul’un özel yaşamı konusunda bir Röportaj
Eğitimci-Yazar
Dr.Halit Ertuğrul’u okuyucuları ilk önce Kendi Arayan Adam’la
tanıdılar. Öyle ki yazarın bu kitabı yazıldığı günden bugüne kadar
satış noktalarından hiç gündemden düşmedi. Yıllar geçtikçe daha çok
sattı. Biz bugün olduğu gibi geçmişte de bir kitabın iki-üç yıl
gündemde kalmasına aşinaydık.

Ancak yıllar
geçtikçe bir kitabın daha da rağbet görür hâle gelmesine aşina
değildik. Bu durum sıradan bir olay değildi. İşte Dr. Halit Ertuğrul
böyle bir kitabın yazarıydı. Daha sonra yazdığı kitapları da aynı
durumu korudular. Ve yazarın kitapları artık ekmek peynir gibi
satılıyor. Çevrenizde onun kitaplarını hediye seti olarak kucağında
taşıyanlara siz de rastlamışsınızdır. İşte kitapları milyonlar satan
bir yazarı bu sayıda siz değerli okuyucularımız için konuk ettik.

Soru: Bize çocukluğunuzdan bahseder misiniz?
Cevap: Ben elli
günlük bir bebekken babam bizi bırakıp gitmiş. Ben ve ağabeyimle
rahmetli annem yapayalnız kalmışız. Dünyaya gözlerimi açtığımda
rahmetli annemin gözyaşlarının hiç dinmediğini gördüm. Çocukluğum
yokluk, imkansızlık ve çaresizlik içinde geçti. İlkokulu bitirdikten
sonra okumak istedim, ama imkanlarımız olmadığı için üç yıl
okuyamadım.Okuyamama benim için öyle bir ateşte ki, her gün içimi
yakmaya devam ediyordu.Her gün Allah’a yalvarırdım, “ne olur Allah’ım
bana bir okul nasip et”diye… Çünkü arkadaşlarım okula gitmişlerdi.
Onların boyna kravatlı, ütülü pantolonlu ve bir şehir çocuğu olarak
karşıma çıkmaları karşısında kahrolurdum, küçülürdüm ve onlardan
kaçardım.Okuma hayalim, üç yıl sonra ağabeyimin yardımıyla
gerçekleşmişti. O ilk okul gününü unutamam. Adeta okulun toprağını
öpüyordum, duvarlarına sarılıyordum, çantamı mukaddes bir emanet gibi
sımsıkı kucağıma basıp asla bırakmıyordum. Hele dersele ise, çalışmak
bir yana sanki su gibi içmek istiyordum.Çünkü, biliyordum ki bu benim
son şansımdı.Başarılı olmaktan başka bir şey düşünemezdim. O zaman çok
iyi anladım ki, meğer çaresizlik en büyük bir güçmüş, kuvvetmiş ve
çareymiş…

Rabbim lütfetti,
büyük bir muadeleden sonra ilkokul öğretmeni oldum.Daha doğrusu kısa
yoldan hayata atılmak gerekiyordu, onun için çok istediğim halde daha
yüksek bir okula gidemedim.Gitsem bile imkansızlıklarımdan dolayı
okumam mümkün olmayacaktı.

Benim için ilkokul
öğretmenliği cumhurbaşkanlığı gibi bir şeydi. Çünkü mağdur bir köy
çocuğu ve çobanlık yapan benim için, bu meslek ulaşılmaz bir yerdi. Ama
bir şeyi çok iyi anlamıştım ki, Rabbim bir şeye önce acıktırıyor sonra
veriyor. Çocukluğum hep özlemle geçti. Hep birilerinin elindeki
çantaya, kaleme, giydiği elbiseye ve yediği şeylere özlem duydum.Çünkü
ben onlardan mahrumdum. Arkadaşlarım defter alırdı, ben karalanmış
defteri silerek kullanırdım.

Soru: Okuma aşkınız nereden geliyor?
Cevap: Bana okuma
ufkunu annemin “oğlum oku, kendini kurtar. Çünkü seni ancak sen
kurtarırsın.Başka çaremiz yoktur.Yoksa ömrün çobanlıkla geçer, gider”
diye sürekli uyarması, içinde büyük bir okuma aşkı doğurdu.

Okul hayatım da
zorluklar ve mücadelelerle geçti. Çok küçüktüm.Kendi ihtiyaçlarımı
kendim kazanmak zorundaydım.Bunun için yazları sürekli
çalışıyordum.Kışları ise, simit sattığım da oldu, ayakkabı boyacılığı
yaptığımda… Biraz serpilince de amelelik yapmaya başlamıştım. Annem
sürekli hastaydı ve bakıma muhtaçtı.Benim hayattaki tek desteğim,
ağabeyimdi. Babam ise hiç arayıp, sormadı. Zaten babamı yıllar sonra
tanımıştım. Hele o ilk karşılaşmamız. Nasıl unuturum o sahneyi…

Soru: Herkesin baba
diye babasına sarıldığı günlerde siz baba diyemememin verdiği ızdırab
içindeydiniz, bu durumu okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Cevap: Onu hâlen
yaşıyorum, yaşım elli ama baba hasretini hâlen çekiyorum. Baba bir
ailede öyle bir şey ki baba desteği olmadan hep bir tarafınız eksik
kalıyor.

Babam şu an
yaşıyor. Görüşüyoruz ama içimdeki baba o değil, o baba açlığım değil.
Küçüklüğümde hasret kaldığım babayı arıyorum ben. Bana şimdi milyon
tane baba verseler, o küçücükken kucağını özlediğim babanın yerini asla
dolduramaz.

Soru: Babanızda pişmanlık var mı?
Cevap:Evlendikten
sonra babam bizi ziyarete geldi. Hanım yemek hazırlamıştı. Babam o
safra başında öylesine duygusallaştı ki, bir türlü eli yemeğe
uzanamadı. O sahneyi hiç unutamam.

Soru: Geçmişte yaşadığınız bu acıların sizin şimdiki yaşantınız üzerinde nasıl bir etkisi var?
Cevap: Hiç
şüphesiz… Bugüne kadar binlerce öğrencim oldu ve yüz binlerce de
okuyucularım… Ama ben geldiğim yeri iyi biliyorum ve asla unutamam. Ben
çobanlıktan geliyorum, çaresizlikten geliyorum… Okula, ekmeğe
hasretinden geliyorum. Rabbim bana öyle makamlar nasip etti ki bunu
rüyalarımda görsem inanamazdım. Hak etmediğim öyle yerlere geldim ki
benim vazifem şimdi, önüme serilen bu nimetlere şükretmek ve benim gibi
olanlara da yardımcı olmaktır.

Şimdi, benim
hayatımı yaşayanlar için, kitaplar yazılmalı, konferanslar verilmeli
onlara el uzatılmalı. Çalışmalı, çabalamalı. Çünkü ben hâlen bu
imkânlar dünyasının değil, o yokluklar dünyasına aitim. Yeni bir araba
alıp onu kullanmayı vicdanımda bir yere koyamıyorum. Ben hâlen o
yoksulluk çeken öğrencilerle biriyim.

Soru: Hayatınızdaki sıkıntılı dönemlerde ümitsizliğe düşer miydiniz?
Cevap:Hayır asla,
daima Cenab-ı Hakka sığınıp Ondan isteme yolunu tercih ederdim. Cenab-ı
Hak istemeyi verirken öyle bir denge vermiş ki kim bütün hücreleriyle
isterse kâinat sahibi kapıları ona sonuna kadar açıyor.

Ben okuduğum tüm
okulları dereceyle bitirdim.Benim arzum siyasal bilgilerdi. Neden
biliyor musunuz, çünkü bir dönem bir kaymakam bana yardım etmişti. O
zaman kaymakama sormuştum, kaymakam olmak için ne yapılır diye? O da
Siyasal Bilgiler fakültesini bitirmen lazım demişti. Ondan sonra
gönlümde yatan okul hep bu oldu. Amacım ise kaymakam olup, benim gibi
muhtaç olanlara yardım etmekti. Ama imkanlarımız buna el vermedi,
Siyasalı okuyamadım.

Kısa yoldan hayata
atıldım, ilkokul öğretmeni oldum. On iki yıl sonra üniversite
sınavlarına girdim kazandım. İki çocuğum olduğu halde dört yıl orada
okudum, bir taraftan da milli eğitim bakanlığında bakan danışmanlığı
yapıyordum. Diplomamı aldığımda oturup, ağladım.Çünkü imkansızlık
nedeniyle Siyasalı okuyamamıştım.Ama lisans eğitimi bittikten sonra
yüksek lisansımı Kamu yönetiminde yaptım. Allahım sen neler kadir
değilsin ki… Ben lisans istiyordum, Rabbim yüksek lisans ve doktora
nasip etti.

O yıllarda yılın
öğretmeni de seçilmiştim ve yazılarım bir çok yarışmalarda ödüller
alıyordu. Rabbim bütün bu güzellikleri bir hikmet için veriyordu, “sen
de senin gibi olanların elinde tut” diye…

Şimdi elliye yakın
kitabımız yayınlandı.Bunlar tamamen yaşınmış hayat gerçekleridir. Bir
kısmı da eğitim kitaplarıdır. Ben kitaplarımı gözyaşlarıyla
yazıyorum.Göz yaşlarıyla yazılan kitaplar da gözyaşlarıyla
okunuyor.Bunun izin çok şükür kitaplarım satış rekorları kırıyor.

Her gün sayısız
mektup ve mailler alıyorum.Okuyucularım başlarından geçenleri yazıp
gönderiyor.Bu ibretli ve dram dolu hatıralar ise benim kitaplarımın
konusunu oluşturuyor.Yani okuyucu kitaplarda kendisini buluyor.

Ben her ne kadar
bir yazar olarak tanındım ise de, asıl görevim öğretmenliktir. Bütün
öğrencilerimi manevi evladım olarak kabul ettim ve onlarla bir
baba-evlat diyoloğu içindeyiz.

Bir baba çocuğunu
tehlikede görürse nasıl gözüne uyku girmezse, ben de o öğrencilerimi
bekleyen tehlikeleri düşündükçe bir şeyler yapma çabasıyla yazıyorum.
Şu an bana Düzceli Mehmet isimli kitabımı yeniden yaz deseniz yazamam.
O yazar Halit Ertuğrul’un eseri. O zamanı gelince kitabını yazıyor
sonra kenara çekiliyor. Bana da onun yazdıklarını anlatmak düşüyor.

Hiçbir zaman bir
kitap yazayım diye oturup düşünemedim. Bana ulaşan yürek bunkan ve acı
dolu hayat öyküleri önce benim dünyamı alt-üst ediyor, sonra da onları
gözyaşlarıyla kitaplaştırıyorum. Benim en ünlü kitaplarım olan, Kendini
Arayan Adam, Düzceli Mehmet, Aysel, Cana, Son Umut gibi eserlerin
birkaç günde yazıldı.Çünkü onlar kurgu değil ve benim hayal gücümü
yansıtmıyor.Tamamen yaşanmış öykülerdir.

Soru:Evliliğiniz nasıl oldu?
Cevap:İlkokul
öğretmeniydim. Komşumun da hanımefendi bir kızı vardı. Evlenmeden önce
onunla iki şeyi paylaştık.” Ben hem okuyacağım, hem de çaresiz
insanlara imkanlarım ölçüsünde çare olmaya çalışacağım. Sana mükemmel
bir hayat vaat edemem. Benimle birlikte bu gönül hizmetine varsanız,
seninle bu mütevazzi hayat soframı paylaşırım.Yoksa seni hayal
kırıklığına uğratmak istemem” dedim.

Eşim Rabbimin bana
olan bir başka ihsanıdır.Bugün bir eğitimci ve bir yazar olarak bir
yerlere geldiysek, bu eşimin çok büyük bir fedakarlığı ve desteğiyle
olmuştur. Çünkü ben çalışmalarım dolayısıyla çok doluyum.Konferanslar,
yazılar, eğitim görevimiz derken zaman çabuk tükeniyor. Sağ olsun bunun
için eşim, çocuklarımıza hem anne oldu, hem baba oluyor ve bana zaman
açıyor. Rabbim, Kim kendisi için bir şeyler yapıyorsa na sıkıntılarında
yardım ediyor. Şükürler olsun Rabbime.

Soru:Yazar Halit
Ertuğrul’un Kendini Arayan Adamı satış rekorları kıran, yayınevlerine
cesaret veren bir kitaptı. Şu anda bir milyona yaklaşan baskıya doğru
gidiyor. Sizce bir kitap nasıl olmalı?

Cevap: Kitap
gündemi takip etmeli ve güncel problemlere yer vermeli…Kitap hayatın
içinde olmalı ve kendini okutturacak bir dille yazılmalı…. Okuyucu
kitabı eline aldığı zaman, kendini akıcılığına kaptırmalı ve kitap
sahnelerde kendi hayatını görmeli… Ve kitap okuyuculara iyi bir rehber
olmalı… Bir oturuşta da bitirilebilecek muhteva da bulunmalıdır.

Bütün öğrencilerine, bütün okuyucularıma selam ve dualarımı gönderiyorum.Yeni kitaplarda buluşmak üzere…. Halit Ertuğrul
HIDDENHAZARD
HIDDENHAZARD
ÖZEL ÜYE
ÖZEL ÜYE

Mesaj Sayısı : 408
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 05/05/07

http://www.dasi.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz