Ölüye Mektup...
1 sayfadaki 1 sayfası
Ölüye Mektup...
Minâreden bir salâ yükselince kuşlukta;
Hazırlandı teneşir, camideki taşlıkta.
Neler söylendi neler, gıyâbında bir bilsen;
İkindiye kadar ki, bir kaç saat boşlukta...
Sağlığında can ciğer bildiğin o dostların;
Toplandılar önünde, evdeki minik barın.
İçiyordu hepsi de, belli ki üzüntüden,
Hepsinden de üzgündü, otuz beş yıllık karın..
İlk dubleler bitince, dağıldı kasvet biraz,
Menüye dahil oldu, yeşil erik ve kiraz.
Biri kadeh kaldırdı, şerefine ruhunun;
Hiç kimseden gelmedi, bu teklife itiraz...
Kadehler, birbirini izledikçe peşpeşe;
Çehreleri kapladı, sanki bir gizli neş'e.
Ne kadar da severmiş, seni meğer dostların;
Bir saatte boşaldı, inan ki üç beş şişe...
Gerçi sen öldün amma, anıların diriydi,
Çapkınlığın, en renkli konulardan biriydi.
Bir puan daha aldın, cinsiyetin yüzünden;
Çünkü; bu türlü işler, erkeğin el kiriydi...
Bu sohbet potasında, kaynadıkça taştılar,
Hepsi de, temiz kalpli, hepsi de çağdaştılar.
Seni gömdükten sonra, hani o çok sevdiğin;
Balık lokantasında, yemekte anlaştılar...
Derken.. İkindi vakti, duyuldu ezan sesi;
Hiç kimsenin câmiye, gelmiyordu giresi.
Cenâzeyi bekledi, bir kaçı kılmak için;
Ne rükû vardı çünkü, ne de onun secdesi...
Biraz sonra mezarlık, alkışlarla inledi,
Alkışlar.. isyan dolu, kalpleri perçinledi.
Bu görkemli törenin, bu çağdaş korosunu;
Münker Nekir isimli, melekler de dinledi...
Dostların, ağlamaklı pozlar verdi basına,
Birkaç kürek toprakla, katıldılar yasına,
Lâkin Kur'ân başlarken, duyunca Besmeleyi;
Mezarlığı terketti, hepsi koşarcasına...
Bir rahatlık hissetti, eve dönüşte karın;
Haftalık programda, konken günüydü yarın.
Yaşamıştı dünyanın, nice zevkini ama,
Bir başka tadı vardı, bir başka şu kumarın...
Yaşına rağmen hâlâ, dikkat çeken bir tipti,
Hâlâ, yürek hoplatan, bir vücuda sahipti.
Ve bundan böyle artık, bütün güzel dullara;
Sosyete pazarında, korkulu bir rakipti...
Hayat yeni başlıyor, diye düşündü birden;
Ne senden eser kaldı, ne yattığın kabirden.
Vız gelirdi, şu ahlâk masalları toplumun;
Kurtulmuştu nihayet, baskılardan cebirden...
İlk önce silmeliydi, hâfızadan cismini;
İndirdi duvardaki, yağlıboya resmini.
Arkasından çıkardı, mektupluk ve zildeki,
Sarı pirinç üstüne, yazdırdığın ismini...
Ertesi gün dostların, akıl verdi eşine;
Çoluk çocuk düştüler, mîrasının peşine,
Ne kadar sevinirdin, öldüğüne kimbilir;
Görseydin yaptığını, kardeşin kardeşine...
Üç gün sonra kutlandı, baldızının yaş günü,
Haftasına kalmadı, küçük kızın düğünü.
Yâni sözün kısası; sen gittiğinle kaldın,
Hiç kimse fark etmedi, inan ki öldüğünü...
Bu mektuptan pek hoşnut kalmadın biliyorum,
Daha neler yazmıştım...Vazgeçtim, siliyorum.
Bu dünyada hesabın, iyi kötü bağlandı ;
Sana öte dünyada , kolaylık diliyorum...
______________________________________
Cengiz Numanoğlu
Hazırlandı teneşir, camideki taşlıkta.
Neler söylendi neler, gıyâbında bir bilsen;
İkindiye kadar ki, bir kaç saat boşlukta...
Sağlığında can ciğer bildiğin o dostların;
Toplandılar önünde, evdeki minik barın.
İçiyordu hepsi de, belli ki üzüntüden,
Hepsinden de üzgündü, otuz beş yıllık karın..
İlk dubleler bitince, dağıldı kasvet biraz,
Menüye dahil oldu, yeşil erik ve kiraz.
Biri kadeh kaldırdı, şerefine ruhunun;
Hiç kimseden gelmedi, bu teklife itiraz...
Kadehler, birbirini izledikçe peşpeşe;
Çehreleri kapladı, sanki bir gizli neş'e.
Ne kadar da severmiş, seni meğer dostların;
Bir saatte boşaldı, inan ki üç beş şişe...
Gerçi sen öldün amma, anıların diriydi,
Çapkınlığın, en renkli konulardan biriydi.
Bir puan daha aldın, cinsiyetin yüzünden;
Çünkü; bu türlü işler, erkeğin el kiriydi...
Bu sohbet potasında, kaynadıkça taştılar,
Hepsi de, temiz kalpli, hepsi de çağdaştılar.
Seni gömdükten sonra, hani o çok sevdiğin;
Balık lokantasında, yemekte anlaştılar...
Derken.. İkindi vakti, duyuldu ezan sesi;
Hiç kimsenin câmiye, gelmiyordu giresi.
Cenâzeyi bekledi, bir kaçı kılmak için;
Ne rükû vardı çünkü, ne de onun secdesi...
Biraz sonra mezarlık, alkışlarla inledi,
Alkışlar.. isyan dolu, kalpleri perçinledi.
Bu görkemli törenin, bu çağdaş korosunu;
Münker Nekir isimli, melekler de dinledi...
Dostların, ağlamaklı pozlar verdi basına,
Birkaç kürek toprakla, katıldılar yasına,
Lâkin Kur'ân başlarken, duyunca Besmeleyi;
Mezarlığı terketti, hepsi koşarcasına...
Bir rahatlık hissetti, eve dönüşte karın;
Haftalık programda, konken günüydü yarın.
Yaşamıştı dünyanın, nice zevkini ama,
Bir başka tadı vardı, bir başka şu kumarın...
Yaşına rağmen hâlâ, dikkat çeken bir tipti,
Hâlâ, yürek hoplatan, bir vücuda sahipti.
Ve bundan böyle artık, bütün güzel dullara;
Sosyete pazarında, korkulu bir rakipti...
Hayat yeni başlıyor, diye düşündü birden;
Ne senden eser kaldı, ne yattığın kabirden.
Vız gelirdi, şu ahlâk masalları toplumun;
Kurtulmuştu nihayet, baskılardan cebirden...
İlk önce silmeliydi, hâfızadan cismini;
İndirdi duvardaki, yağlıboya resmini.
Arkasından çıkardı, mektupluk ve zildeki,
Sarı pirinç üstüne, yazdırdığın ismini...
Ertesi gün dostların, akıl verdi eşine;
Çoluk çocuk düştüler, mîrasının peşine,
Ne kadar sevinirdin, öldüğüne kimbilir;
Görseydin yaptığını, kardeşin kardeşine...
Üç gün sonra kutlandı, baldızının yaş günü,
Haftasına kalmadı, küçük kızın düğünü.
Yâni sözün kısası; sen gittiğinle kaldın,
Hiç kimse fark etmedi, inan ki öldüğünü...
Bu mektuptan pek hoşnut kalmadın biliyorum,
Daha neler yazmıştım...Vazgeçtim, siliyorum.
Bu dünyada hesabın, iyi kötü bağlandı ;
Sana öte dünyada , kolaylık diliyorum...
______________________________________
Cengiz Numanoğlu
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz